Duygulandığımız anlarda kendimizi ifade etmede genellikle zorlanırız. “Çok duygulandım, duygularımı ifade edecek sözcük bulamıyorum” gibi sözler zırvalarız.
Anlatmak zordur, duyguları. Duygular şekilsizdir.
Duyguların biçimi ve sürekliliği yoktur. Denizin dalgaları gibi bazen sakin, çoğu kez kabarıktır. Biri birine benzer gibi görünür duygular ancak yakından hepsi farklıdır. Kaçınılmaz olan dalgalanmadır.
Duygular özünde mantıktan bağımsız olarak belirir, kabarır bazen taşar ve sakinleşir. Çoğu kez bizleri harekete geçiren duygularımızdır. İlk ve ani tepkilerimiz hep duygusaldır. Arabaların 1. vitesi gibi bizi harekete geçirir ancak sürekliliği yoktur. Vitesi değiştiren ya da frene basıp durduran ise mantığımızdır.
Mantık ise akılcıdır. Kavramları mantığımızla aktarmak kolaydır. Çünkü mantık şekilcidir. Sürekliliği vardır. Önü ve arkası olmak zorundadır. Genellikle kişiyi harekete geçirmez hatta harekete geçmesine engel olduğu bile olur. Eyleme kalkışan kişi için eylemin sürekliliğini ve tutarlığını sağlayandır, mantığımız.
Mantık şekilcidir. Anlatılması, aktarılması, paylaşılması kolaydır. Duygular ise şekilsizdir. Anlatmak, aktarmak, paylaşmak yere, zamana, insana göre değişkenlik gösterir.
Hayat ise duygularımız ve mantığımız arasında salınır.
Dengenin nerede olduğuna bağlı olarak şekilci, kuralcı ya da dağınık bir hayatımız olur. Kimimiz mantığını hayatı yönlendirmede kullanırken, kimimizin yaşamı duyguların egemenliğinde şekillenir. Bazılarımızda ise her iki uç arasında gidip gelmeler ile dalgalı bir görünüm vardır.
Üstelik mantık ve duygu arasında bir geçimsizlik de sözkonusudur. Duygusal yanına kızıp
mantığı ile duygularını kontrol etmeye, biçimlendirmeye uğraşanımız çoktur. Duygusal tepkilerimize mantıklı açıklama bulup kendimizce kabul edilir kılmaya, kendimizi kandırmaya çabaladığımız da çok olur.
İçimizdeki sorumsuz, yaramaz çocuk gibidir, duygularımız. Çocuğunu adam etmeye uğraşan anne baba da mantığımızdır sanki. Erdem ise duygular ile mantık arasında kurulan dengedir. Uçlarda salınsak bile şekilsizlik, ifadesizlik ile akılcılık arasında kurulan dengedir, erdem. Ve o erdem ki, kişiliğimizin aynasıdır.
Hayatı denge arayışı olarak görmek yerine duygulara ya da mantığa yönelme ise, zayıf ama güzel yanıdır insanoğlunun. Duyguları mantığa, mantığı duygulara bulandırma eğilimidir insanı insan yapan, hayata güzellik katan. İşte bu nedenle duygular şekilsiz olmak zorundadır.
Ve yine bu nedenle, insanın olduğu yerde duygular dalgalanacak, rüzgâr olduğu sürece dalgalar hep olacaktır. Mantığımız ise dalgalanan duygularımızı taşıyan, rüzgârını arayan denizimiz olarak kalacaktır.
Böylesine bir hayatta ise tek gerçek, rüzgârdır. Ve ne rastlantı ki, o da şekilsizdir.